5 Mart 2018 Pazartesi

Knut Hamsun

1859 doğumlu Norveçli yazar Knut Hamsun, düzenli öğrenim göremedi. İki kez ABD’ye giderek daha uygun fırsatlar aradı, kendini yetiştirdi. İlk romanı Açlık (Sult) ile 1890 geniş ilgi gördü. 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü. Bilinç akışı ve iç monologlar gibi psikolojik tekniklerin öncüsü olan yazarın, Thomas Mann, Stefan Zweig, Hermann Hesse gibi yazarlara ilham verdiği düşünülüyor.

Modern edebiyatın babası olarak da nitelendirilen Hamsun’un siyasi görüşleri, bugün Hamsun’un adının neden daha sık duyulmadığının sebebi belki de. Hamsun, aşırı sağ görüşleriyle zamanında Hitler‘i destekleyenler arasında yer almış, hatta kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü’nü ünlü Nazi Propaganda bakanı Joseph Goebbels’e hediye etmiştir. Bu vesile ile de Hitler ile görüşme şansını yakalamıştır.

Hamsun’un en etkili romanlarını gençken yazdığı düşünülüyor. Bunlar arasında “Victoria”, “Pan”, “Govebe” ve elbette “Açlık” sayılıyor.

Hangi gerekçeyle Nobel aldı?: “Markens Grøde” (Dünya Nimeti, Toprağın Bereketi veya Toprak Yeşerince) adlı muazzam çalışması nedeniyle.

Erhan Afyoncu


1967’de Tokat’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladı. 1984’de başladığı Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Tarih Öğretmenliği Anabilim Dalı’ndan 1988’de mezun oldu. 

1989’da Marmara Üniver­sitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü’ne Araştırma görevlisi olarak atandı. 

Yüksek lisansını Marmara Üni­versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Necati Efendi Tarih-i Kırım (Rusya Sefaretnamesi) isimli tez ile 1990’da tamamladı. 1997’de Os­manlı Devlet Teşkilatında Defterhâne-i Âmire (XVI-XVIII. Yüzyıl­lar) isimli tez ile doktorasını bitirdi. 

2000 yılında yardımcı doçent oldu. 2001 Mayıs’ında Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakül­tesi Tarih Bölümü’ne geçti. 2008’de doçent oldu.

Halen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Erhan Afyoncu’nun “Sorularla Osmanlı İmparatorluğu”, “Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi”, “Osmanlı’nın Hayaleti”, “Truva’nın İntikamı”, “Ottoman Empire Unveiled” ve “Das Osmanische Reich: Unverhüllt” isimli kitapları ile Osmanlı bürok­rasisi, aşiretler ve Osmanlı tarihçileri üzerine çok sayıda akademik makalesi vardır.

Kitapları :– Das Osmanische Reich: Unverhüllt
– Kıbrıs Meselesi – Ali Ahmetbeyoğlu, Erhan Afyoncu.
– Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar
– Osmanlı’nın Hayaleti
– Ottoman Empire Unveiled
– Sorularla Osmanlı İmparatorluğu
– Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, 6 Cilt
– Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi
– Diaspora’da Ermeni Kimliği Paris ve Halep Örnekleri – Hüseyin Çakıllıkoyak; Editör: Erhan Afyoncu.
– Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar
– Fatih ve Fetih Albümü, Tatav Yayınları.
– Tanzimat Öncesi Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi
– XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Danişmendli Türkmenleri – Tufan Gündüz; Editör: Erhan Afyoncu.
– Özü’den Tuna’ya Kazaklar – 1 – Yücel Öztürk; Editör: Erhan Afyoncu.
2010 – Osmanlı İmparatorluğu’nda Askeri İsyanlar ve Darbeler, Erhan Afyoncu-Uğur Demir-Ahmet Önal
2009 – Truvanın İntikamı
2010 – Yavuz’un Küpesi
2011 – Muhteşem Süleyman
2011 – Fransa’ya Osmanlı Tokadı
2012 – Kanuni ve Şehzade Mustafa
2012 – Venedik Elçilerinin Raporlarına Göre Kanuni ve Pargalı İbrahim Paşa
2013 – Sahte Mesih (Osmanlı Belgeleri Işığında Dönmeliğin Kurucusu Sabatay Sevi ve Yahudiler
2013 – İstanbul’un Kapısı Sultanbeyli Tarihi, (Vahdettin Engin, İlber Ortaylı ve Mehmet Mazak ile birlikte)
2014 – Peçesi Düşen Osmanlı :Çince
2014 – Son Dünya Düzeni
2015 – Süleyman Şah Türbesi
2015 – Muhteşem Valide: Kösem Sultan
2015 – Turhan Sultan(Uğur Demir ile birlikte)
2015 – Baltacı ve Katerina

11 Şubat 2018 Pazar

Zülal Kalkandelen

Gazeteci/Yazar Ankara'da doğdu. Ankara Üniv. İletişim Fak. Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fak. Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi dalında yüksek lisans derecesini aldı.

1996-2000 NTV ve CNBC-e'de program koordinatörü/yapımcı/program sorumlusu olarak çalıştı.
Yapımcısı olduğu INFO adlı program büyük müzik firmalarının Türkiye temsilcilikleri tarafından "En İyi Müzik Programı" seçildi. Aynı yıllarda NTVMSNBC haber sitesine yazılar yazdı.
2001'de New York’a yerleşti. Aynı yıl Cumhuriyet gazetesine New York yazıları yazmaya başladı. Aynı zamanda Roll, Aktüel, Tempo vb. dergiler için müzik yazıları yazdı.
2003- İlk kitabı New York’u Yaşamak, Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı. Deneme tarzındaki kitap, dünyanın en büyük metropollerinden New York’un kültürel ve sosyal yaşamına ışık tutmaktadır.
2004-30 Saniyede Bush (Amerika’da Medya ve Siyaset) adlı çalısması yayımlandı.
2005- İlk romanı Utanmış Sessizlik yayımlandı.
2011- Prof. İdris Küçükömer'in tezlerinin eleştirisi olarak yazdığı İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri adlı kitabı çıktı.

2005-2013 arasında Cumhuriyet’te müzik ve Cumhuriyet Pazar'da "Dünyalı Yazılar" adlı köşesinde siyaset yazıları yazdı.

KİTAPLARI:
Veganizm Ahlaki, Siyaseti ve Mücadele

9 Şubat 2018 Cuma

Ali Hikmet Eren

Çankırı'da doğdu. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü'nü bitirdi. Bir süre Tarım Bakanlığı'nda gıda kontrolörü olarak çalıştı ve istifa etti.
Arkadaşlarıyla birlikte İzlek dergisini çıkardı. İlk şiiri bu dergide yayımlandı. 

1998 yılında ise Kül dergisini çıkardı. Çeşitli dergilerde deneme, inceleme ve eleştirileri de yayınlanan Ali Hikmet Eren'in okurla buuşmuş bir şiir kitabı daha var:

Yapıtları :
  • Turayazı
  • Yağmura İçerden Bakmak
  • Şeytan Uçurtması
Ödülleri :
  • Behçet Necatigil Şiir Ödülü

Ziya Sakir

Ziya Şakir Soku, ( d. 1883, İstanbul - ö. 22 Aralık 1959), son dönem Osmanlı gazete, roman ve senaryo yazarıdır.

Soku soyadını Soyadı Kanunu devriminden sonra almıştır. Ziya Şakir'in babası Sivas ili Divriği ilçesine bağlı Bahtiyar köyünden, annesi ise Konyalı Hayriye hanımdır. İstanbul Ayasofya yakınlarında bir evde dünyaya gelmiştir. Babasını I. Dünya Savaşında kaybetti.

İlk eseri Köylü Kızı'nı 16 yaşına girdiği 1899 yılında yayınlandı. Genç yaşta yayınladığı eserinin ardından yazılarına mahlas kullanarak devam etti. Yahya Kemal Beyatlı ve Mithat Cemal Kuntay yakın arkadaşlarıydı. Gazete başyazarlığı yaptığı yıllarda hukuk okumaya devam etti. Ayrıca Hanımlara Mahsus Gazete'de ve Çocuklara Mahsus Gazete'de başyazarlık yapmıştır.

Eğitim, savaş ve sürgün gibi nedenlerden dolayı Balkanlar, Halep ve Mısır'da bulundu. Bir ara tarihe olan ilgili nedeniyle Cemiyet-i İnkılabiye derneğine üye oldu. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra vatani piyesler yazdı. 1910 yılında Suphi Nuri İleri ile birlikte Genç Türk Gazetesi'ni çıkartmaya başladı. Gazete 11'nci sayısında kapatıldı. Mehmed Talat Paşa tarafından Mısır'a, ardından Kastamonu ve Sinop'a sürgüne gönderildi.

Yeni harfler ile yazdığı yazılardan oluşan Meçhul Asker tefrikası kalıcı olmuştur. Ziya Şakir yaşamı boyunca yaklaşık olarak 300 civarında eser oluşturmuştur.

Eserleri:

  • Kerbela'nın İntikamı: Türk Kahramanı Ebû Müslim, İst: Maarif, 1933
  • Mezhebler Tarihi: Şiilik, Sünnilik, Alevilik, Kızılbaşlık Ne Demektir ve Nasıl Çıktı?, 1938
  • Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı: Talât, Enver, Cemal Paşalar, 1943
  • Hazreti Muhammed: Hususi, İçtimai ve İlmî Hayatı, 1943
  • Battal Gazi, 1943
  • Çırağan Sarayı'nda Yirmi Sekiz Yıl: Beşinci Murad'ın Hayatı, 1943
  • Hazreti Mevlânâ, 1943
  • İkinci Sultan Hamid: Şahsiyeti ve Hususiyetleri, 1943
  • Selçuk Sarayında Ömer Hayyam'ın Hayatı ve Maceraları, 1943
  • Bektaşi Nefes ve Mersiyeleri, 1943; Sultan Hamid ve Mikado, 1943
  • Sultan Hamid'in Son Günleri, 1943
  • Yarım Asır Evvel Bizi idare Edenler, 1943
  • Timurlenk ve Üç Boz Atlı, 1943
  • 1914, Cihan Harbi'ne Nasıl Girdik?, 1944
  • Osmanlı Saraylarında Cinci Hoca, 1944
  • Davûd Bat Şeva, 1944
  • Osmanlı İmparatorluğunda Muktul Vezirler, 1944
  • Yusuf ile Züleyha, 1944; Sultan Hamid'in Gizli Siyaseti, 1945
  • Nuri Demirağ Kimdir?, 1947
  • Hazreti Ali ve Öğütleri, 1950
  • Osmanlı İmparatorluğunun İlk Türk Şeyhülislamı Molla Fenâri,1951
  • Celâl Bayar: Hayatı ve Eserleri, 1952
  • Büyük Türk Kahramanı Seyid Battal Gazi'nin Efsanevi Maceraları, 1953
  • Fatih Sultan Mehmed, 1953
  • Tanzimat Devrinden Sonra Osmanlı Nizam Ordusu Tarihi, 1957
  • Mahmud Şevket Paşa; Hazreti Hatice, 1958
  • Hazreti Fâtıma, 1958; Hazreti Hamza, 1958
  • Haliç ve Eyüp Sultan, 1959.
  • Battal Gazi, Hayatı ve Maceraları
  • Çırağan Sarayı'nda 28 Yıl, Beşinci Murad Paşalar

Tahsin Yücel

1933’te Elbistan’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1960). Öğrencilik yıllarında Varlık Yayınları’nın çeviri işlerini ve Varlık dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. 

Öykü derlemeleri, romanları, bilimsel araştırmaları ve kuramsal yazılarının yanı sıra, Balzac, Flaubert, Daudet, H. de Montherlant, Gide, Simenon, A. France, Colette, Jean Giraudoux, Proust, Sartre, Malraux, Saint-Exupéry ve Duras gibi önemli Fransız yazarların yapıtlarını çeviren Yücel, 1984 yılında Azra Erhat Çeviri Üstün Hizmet Ödülü’nü, 1997’de Fransız hükümetince verilen Palmes Académiques Nişanı Commandeur derecesini aldı.

Halid Ziya Uşaklıgil



Edebiyatımızın en önemli yazarlarından Halit Ziya Uşaklıgil, 1866 yılında İstanbul’da doğmuştu. Bir süre Fatih Askeri Rüştiyesi’nde okudu. 1896 yılında döndüğü İstanbul’da -dönemin etkin edebiyat hareketi olan- Servet-i Fünun topluluğuna katıldı. Meşrutiyet’in ilanından sonra bir süre Darülfünün’da Batı edebiyatı dersleri veren Uşaklıgil, hükümet tarafından yurtdışı hizmetlere gönderildi. Halit Ziya, 1945 yılında yine İstanbul’da öldü.

Çoğu edebiyat incelemecisi tarafından Türk romanının - gerçek anlamda- miladı kabul edilir Halit Ziya. Onun başyapıtı “Aşk-ı Memnu” ise bugün bile roman tekniği açısından aşılmış değildir. Halit Ziya, 150’den fazla hikaye ile altı romana imza atmış, tiyatro, şiir, hatıra, makale ve çevirileriyle arkasında altmış kadar kitap bırakmıştır.

Başlıca eserleri:      
  • Mai ve Siyah,
  • Aşka Dair,
  • Bir Ölünün Defteri, 
  • Aşk-ı Memnu,
  • Ferdi ve Şürekası ve
  • Hepsinden Acı. 

Refik Halid Karay

1888'de İstanbul'da doğan Refik Halit, Bank-i Osmani serveznedarlarından, "bâlâ" rütbesine sahip Mehmed Halid Bey'in oğludur. Vezneciler'de Şemsu'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te okuyan ve ayrıca özel dersler de alan Refik Halid, Mekteb-i Sultani'yi terkettiği gibi, Mekteb-i Hukuk'u da yarıda bırakıp Maliye Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi.
1908'de katipliği bırakarak, Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te çalışmaya başladı, bu arada kendisine ait Son Havadis adıyla bir gazete çıkardı ancak bunu on beş sayı sürdürebildi. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı, Servet-i Fünun'a yazılar verdi. Kalem adındaki mizah dergisinde de "Kirpi" müstear ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. Sada-yı Millet'te, bilahare Cem'de Kirpi müstear ismiyle yazılar yazdı.

Gazeteci Ahmet Samim'in 9 Haziran 1910'da İttihatçılarca katledilmesi üzerine İştirak adlı gazetenin 13 Haziran 1910 tarihli nüshasının buna ilişkin yazılara ayrılmasını sağladı ve bu yüzden İttihat ve Terakkicilerce mimlendi. 

"Kirpi" müstear ismiyle yazdığı, İttihat ve Terakki Fırkası'nı yerden yere vuran yazılarını "Kirpinin Dedikleri" adıyla bir kitapta topladı ve bu arada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın elindeki Beyoğlu Belediyesi'nde yedi ay süreyle Başkatip olarak çalıştı, Mahmud Şevket Paşa'nın katlinden hemen sonra da, yargılanmaksızın Sinop'a sürüldü (1913), bilahare Çorum, Ankara ve Bilecik'e gönderildi. 

Bilecik'teyken ongünlük bir izinle İstanbul'a geldiğinde Ziya Gökalp'in yardımlarıyla geri dönmedi yani sürgünlüğü son buldu (1918).

Robert Kolej'de bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği yaptı, bu arada Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayınlayan Refik Halid, Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı, Posta ve Telgraf Umum Müdürü olarak görevlendirildi (1919). 

İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumetini tuttuğu için, İstanbul'un işgalcilerden kurtarılışının ardından 09.11.1922 tarihinde Beyrut'a kaçtı. 

Yüzellilikler listesine alınması ve ihracı konusunda baskı yapılması üzerine Suriye'nin vatandaşlığını kabul etmek zorunda kalan Refik Halid, Halep'te yayımlanan Doğruyol ve Vahdet gazetelerini yönetti, bir ara kendi adına çıkardığı gazeteyi de tepkiler yüzünden kapatmak zorunda kaldı.

Af Kanunuyla, 1938'de yurda dönüp, yazmaya ve geçimini bu yoldan sağlamaya devam eden Refik Halid, 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da öldü.
ESERLERİ
Romanları:
  • İstanbul’un İçyüzü,
  • Yezidin Kızı,
  • Çete,
  • Sürgün,
  • Anahtar,
  • Bu Bizim Hayatımız,
  • Nilgün 1-2-3,
  • Yeraltında Dünya Var,
  • Dişi Örümcek,
  • Bugünün Saraylısı,
  • İkibin Yılın Sevgilisi,
  • İki Cisimli kadın,
  • Kadınlar Tekkesi,
  • Karlı Dağdaki Ateş,
  • Dört Yapraklı Yonca,
  • Sonuncu Kadeh.
Hikaye Kitapları:
  • Memleket Hikâyeleri,
  • Gurbet Hikâyeleri.
    Kirpinin Dedikleri,
  • Ago Paşa’nın Hatıraları,
  • Ay Peşinde,
  • Sakın Aldanma İnanma Kanma,
  • Tanıdıklarım,
  • Guguklu Saat,
  • Bir Avuç Saçma,
  • Bir İçim Su,
  • İlk Adım,
  • Üç Nesil Üç Hayat,
  • Minelbab İlelmihrab

7 Şubat 2018 Çarşamba

Tahsin Yücel

1933’te Elbistan’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1960). 

Öğrencilik yıllarında Varlık Yayınları’nın çeviri işlerini ve Varlık dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. 

Öykü derlemeleri, romanları, bilimsel araştırmaları ve kuramsal yazılarının yanı sıra, Balzac, Flaubert, Daudet, H. de Montherlant, Gide, Simenon, A. France, Colette, Jean Giraudoux, Proust, Sartre, Malraux, Saint-Exupéry ve Duras gibi önemli Fransız yazarların yapıtlarını çeviren Yücel, 1984 yılında Azra Erhat Çeviri Üstün Hizmet Ödülü’nü, 1997’de Fransız hükümetince verilen Palmes Académiques Nişanı Commandeur derecesini aldı.

4 Şubat 2018 Pazar

Abuzer Uğurlu

ABD Merkezi Haber Alma Örgütü'ne (CIA) göre bir zamanlar Türk mafyasının "en büyük babası" olan Uğurlu'nun adı 12 Eylül 1980 öncesinde birçok silah, sigara ve uyuşturucu kaçakçılığı olaylarında duyuldu. Gazeteci - Yazar Uğur Mumcu 'nun kitaplarında da adı sıkça geçen Uğurlu'nun Bulgaristan gizli servisine de çalıştığı öne sürüldü. 

1970'li yıllarda sağ ve sol örgütlerin tümüne silah sattığı ileri sürülen Uğurlu, 12 Eylül sonrasında başlatılan babalar operasyonunda kaçmayı başaran tek baba olarak anıldı. Gıyabında açılan silah kaçakçılığı davasından beraat etti. Dönemin Gümrük Bakanı Tuncay Mataracı'ya rüşvet vermekten Yüce Divan'da yargılandı ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Bu davada, emekli jandarma astsubay Harun Gürel'in, İpsala Gümrük Müdürlüğü'ne atanması için Mataracı'ya 10 milyon lira rüşvet vermekle suçlandı. Aynı yıllarda yargılandığı gümrük kaçakçılığı davasından da 15 yıl hapis cezasına mahkum olan Uğurlu, 7.5 yıl hapis yattı. 

Ağca bağlantısı

Cezaevinde olduğu sırada Papa suikastı olayında Mehmet Ali Ağca'ya yardım ettiği gerekçesiyle İtalyan yargıçlar tarafından ifadesine başvuruldu. İtalyan savcılara verdiği ifadelerde suçlamayı reddeden Uğurlu, 30 Aralık 1988'de Tekirdağ Cezaevi'nden tahliye oldu. Uğurlu, hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılana kadar çocukları ve torunlarıyla nakliyecilik işi yapıyordu. 

İstanbul'da yedi kilogram kokainle yakalanmasının ardından delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakılan ancak daha sonra hakkında çıkarılan tutuklama kararıyla kayıplara karışan Uğurlu, 20 Ekim 1999'da 4 yıllık firardan sonra kızının evinde yakalandı.  

Alparslan Türkeş

Milletimizin yetiştirdiği son Başbuğ’un hayat hikayesinin başlangıcında da göç var. 

Yıl 1860 Orta Anadolu'da, Kayseri'nin, Pınarbaşı ilçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs’a sürgün edilir. 

Yıl 1917 ve Kasım’ın 25'i, öğle vakti.. yer, Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade sokağı 13 numaralı mütevazi evde, Kıbrıs’a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve esi Fatma Zehra Hanimin Ali Arslan adini verdikleri oğulları dünyaya gelir. 

Yıl 1921 ve 4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan, annesi tarafından yıkanır, yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü ilkokul'una (Sıbyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı Uleması olan Hoca Efendi'nin dizi dibine çöken Ali Arslan'ın ağzından çıkan ilk söz bir euzü besmeledir. Ey Rahman ve Rahim olan Allah’ım, annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı, okuyup yetişip, milletime hizmet etmek istiyorum dermişçesine bir besmeledir, Ali Arslan'ın ağzından dökülen.. 

Birbirinin ardısıra gelen ilkokul ve Rüştiye yılları ve her biri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanısıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan'ın adini adeta senin adin "Alparslan olsun" ve Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol, diyerek değiştirir. 

Küçük Alparslan’ın doğup, yetiştiği o yıllarda, Piyale Pasa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada'mızın tamamı İngiliz işgali altındadır ve Türk'ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa başladığı günden, çocukluk yıllarının başlangıcından başlayarak siner. O her gece Türkiye'ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır. 

Yıl 1933 ve Alparslan’ın artik işgal altında, esaret altında yasamaya dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey'i ve Annesi Fatma Zehra Hanım’ı ikna eder, aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde, ak toprakların, hür toprakların, Türk'ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik olmadığı toprakların, anavatanın, Türkiye'nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ve.. ver elini İstanbul... 

Ailesi İstanbul’a yerleşince Alparslan’ın ilk isi Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir. O düşlerini düşleyen başkaları da vardır İstanbul’da... Derlenip toparlanmışlar, Türklük, Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O Yüce Dilek, O aziz Ülkü, O muhteşem düşler, özellikle, bir Ülkü devi olan Atsız Hoca’nın can evinde, ocağında pişer ve sohbetlerle, şiirlerle, dergilerle, romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır, buluşur, Alparslan Türkeş. 

Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları baslar. 1938'de Harbiye'den mezun olur, artik O Türk Ordusu'nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti'nin emrindedir. 

Yıl 1940 Isparta'da gönlünü Muzaffer Ana'ya kaptırır ve evlenirler. Ayzit, Umay, Selcen, Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adli çocuklarla çiçeklenir bu evlilik ve bozkurtların Muzaffer Ana’sının 1974 yılında elim kaybından sonra 1976 yılında, Sevâl Hanım’la yaptığı ikinci evliliğinde de Tanrı Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adli iki evlât daha vererek sevindirecektir. 

Yıl 1944 3 Mayıs.. Ankara'da eski tabirle bir nümayiş yani gösteri veya yürüyüş vardır. Türk'ün, Türklüğün ölmediğini, ölmeyeceğini ve yükselen Türkçülük bayrağının bir daha hiçbir şekilde inmeyeceğini gösteriyorlar. Hem dosta hem düşmana... hem devlet hizmetindeki gafillere hem de yurda sızmaya çalışan hainlere, Asya bozkırlarında yaratılan bozkurt soyluların bozkurt torunlarının, bir kaç çakalın günü birlik menfaatleri için göz yumdukları kızıl yılanın farkında ve onun başını ezme azminde olduklarını gösterirler. 

Şâirin öz yurdunda garipsin, özyurdunda parya dediğince tutuklanır Türkçüler... Devrin dalkavuk iktidarının uyduruk nedenlerle açtığı Türkçülük-Turancılık Davası baslar. Türkçüler tabutluklara atılırlar, işkencelere uğrarlar. Türkiye'de Türk Milliyetçisi olmanın bedelidir bu... Genç Üsteğmen Alparslan Türkeş’te bunlar arasındadır. 20 Ekim 1944'te kendisini "vatan hainliği" suçlamasıyla sorgulayan mesnetsiz Savcıya "Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği isnat edilmiştir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde her şeyden çok milletimi ve vatanimi severim." diye haykırır. Ancak mahkeme tarafından, 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılır ve bir yıldır hücre hapsi yattığı için tahliye edilir. Kendisine verilen cezada daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozulur ve 2. numaralı mahkemede beraat eder. Bu onun Türk Milliyetçisi olduğu için zindanlara ilk atilisidir ve son olmayacaktır. Ülkücü olmak çileye talip olmaktır, nimete, ikbale değil. O da Türklük Ülküsü için zaman zaman şiddeti artan çileyi bir ömür boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakınmaksızın, çekmiş ve çile çekmeyi şeref bilmiştir. 

Yıl 1947 Alparslan Türkeş ve 15 diğer Türk subayı, A.B.D. Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulunda iki yıllık bir süre eğitim görürler. Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civarıyla Boğazlardan üs talep eden Sovyetler Birliği’nin Komünizm maskesi ardına saklanmış, o eski ve değişmez "Moskofluğu" ayan beyan ortaya çıkar. Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türkeş Gelibolu ve Çankırı’daki görevlerinden sonra 1951 yılında Kurmaylık sınavını kazanır ve 1955 yılında Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun olur. 

Yıl 1955 dış görev için açılan sınavı kazanarak A.B.D. Pentagon'da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanır. Bu arada ... Üniversitesinde Uluslararası Ekonomi eğitimi görür. 1957 yılında Türkiye'ye döner. 

1959 yılında Almanya'ya Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilir ve bu okulu basarıyla bitirir. O artik bir Kurmay Albaydır. 

Yıl 1960, tarih 27 Mayıs öteden beri örgütlenen ve memlekette kardeş kavgasını önleyerek bazı reformlar yapmayı hedefleyen Milli Birlik Komitesi'nin ülke yönetimine el koyduğunu açıklayan bildiriyi radyodan okuyan kişi ve "ihtilâl'in kudretli Albayı”dır. Kurmay Albay Alparslan Türkeş ihtilâl hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenir. Bu vazifesi esnasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet istatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşları kurar. 

Ancak Milli Birlik Komitesi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, 13Kasim 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkeş ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaşları Komite'nin diğer üyelerince emekliye sevk edilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek suretiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasım’da Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiliği müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderilir. 

1961-62 1963 yılına kadar 2,5 yıl, yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkeş’in Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez. 

Yıl 1963 tarih 23 Mart Alparslan Türkeş sürgünden yurda döner. 

Dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla "Huzur ve Yükseliş Derneği" adli bir dernek kurar. 

Kısa bir süre sonra Talat Aydemir'in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile tutuklanır ve Mamak Askeri Cezaevinde dört ay hücre hapsinde yatar, yargılanır ve beraat eder. 

Tarih 31 Mart 1965 saat 11.00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılır. 

Tarih 1 Ağustos 1965 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultay’ında Genel Başkanlığına seçilir. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili seçilir. 

Yıl 1969 Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adi Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir. O yıl yapılan genel seçimlerde Adana milletvekili olarak seçilir. 

İlki, 31 Mart 1975 -13 Haziran 1977 yılları arasında ve ikincisi de 1 Ağustos - 31 Aralık 1977 tarihleri arasında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar. 

Ülkü Ocakları, Büyük Ülkü Derneği ve diğer mesleki örgütlenmeler baslar. 

1968 Yılından itibaren Marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanır ve üniversite özerkliğinden istifade ederek buraları silah, cephane deposu haline getirerek "Komünist Devrim" için üs haline koyarlar. Üniversiteler işgal altındadır. Her yer Lenin'in Stalin'in Mao'nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur. Komünist yeraltı örgütleri "şehir gerillası" mı "kır gerillası" mi tartışmaları yapmakta okullara kendilerine tabi olanlardan başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamaktadırlar. Bunun üzerine Başbuğ Alpaslan Türkeş toplanan çok az sayıdaki gence verdiği seminerlerle onları komünizm konusunda aydınlatmaya ve alternatif olarak da Türk Toplumculuğunu, Türk Milliyetçiliğini anlatır. Kısa zamanda çoğalan gençler örgütlenmeye başlarlar. Doktriner Türk Milliyetçiliği safhası başlamıştır. Türk Milliyetçileri Dokuz Işık, dokuz prensip etrafında toplanırlar. 

Bu gelişmelerden rahatsız olan Türklük ve Türkçülük düşmanları özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda, fabrikada, köyde, kentte, dağda her yerde ama her yerde karşı çıkıp mücadele eden Ülkücü Hareket'e karşı savaş ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarında Ülkücüyü şehit ederler. Devlet'in zaaf içinde olduğu düşünülen "zinde güçlerdi bir şeylerin yani ihtilâlin şartlarının "olgunlaşması" için daha fazla kanın akmasını beklemektedirler. 

Başbuğ için 1978, 1979, 1980 yılları bir çoğunu bizzat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının Komünist çetelerce katledildiğini gördüğü, kan ağlayan bir yürekle her şeye rağmen kaybetmediği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ızdırap dolu yıllardır. 

12 Eylül 1980 sabahı pusudakiler yeterince olgunlaşan şartların neticesi ihtilâllerini yaparlar. Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasını engelleyen Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde, idam sehpalarındadır. Mamaklar ve C5'ler bu sürecin şekillendiği mekanlardır. 

Başbuğ 12 Eylül'den üç gün sonra teslim olur. Cunta tarafından tutuklanan Başbuğ, önce 1 ay Uzunada'da daha sonrada Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastahanesi’nde 4,5 yıl hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idamı istenir, 9 Nisan 1985'de tahliye olur ve beraat eder. 

Tarih 6 Eylül 1987.. Yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ’a da konulan siyaset yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır. 

Tarih 4 Ekim 1987.. Milliyetçi Çalışma Partisi olağanüstü kongresinde Genel Başkanlığa seçilir. 

Tarih 20 Ekim 1991.. Genel seçimlerde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptığı seçim ittifakı neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Başbuğ, son kez T.B.M.M.dedir. Bu dönemde ülkemizi kasıp kavuran bölücü teröre karşı en etkili mücadeleyi O gerçekleştirir. 

Tarih 27 Aralık 1992.. Oniks Eylül'ün kapattığı partilerin tekrar açılabilmesini sağlayan değişiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri, MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler. 

Tarih 24 Ocak 1992 MÇP'nin 4. Olağanüstü kurultayı toplanır ve partinin adini MHP amblemini Üç Hilal olarak değiştirir. 

Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997'de geçirdiği kalp krizi sonucu Ankara'da yaşama veda etti. Kabri, Ankara Beştepe'de bulunmaktadır.

Mehmet Ağar

Mehmet Ağar 1951 yılında Ankara'da doğdu. Babasının memuriyeti dolayısıyla 1957 yılında Urfa'da başladığı ilkokulu, Gümüşhane, Bolu, Adana, Ankara ve Erzincan'da; Erzincan'da başladığı ortaokulu, Kayseri, Diyarbakır ve Uşak'ta bitirdi. 

Liseye Ankara'da başladı ve 1968 yılında Haydarpaşa Lisesi'nden mezun oldu. Aynı yıl girdiği Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Emniyet Genel Müdürlüğü bursu ile okudu ve Maliye bölümünden mezun oldu.

İlk devlet memuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Dairesinde ve ardından Cumhurbaşkanlığı Koruma Müdürlüğü'nde Komiserlik yaptı. 
1976'da Ankara vilayeti kaymakam adayı olarak İçişleri Bakanlığı'nda göreve başladı. İznik ve Selçuk ilçelerinde kaymakam vekili olarak, Torul ve Delice ilçelerinde kaymakam olarak görev yaptı. 
1980 Ocak ayında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdür Muavini,
1981 mayıs ayında Asayiş şube müdürü oldu.
1984-88 arasında Terör ve Asayişten sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak çalıştı.
1988'de Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne
1990'da İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne,
1992'de Erzurum Valiliği'ne,
1993 Temmuzunda Emniyet Genel Müdürlüğüne, atandı.
1995'de Elazığ Milletvekili seçildi. 
1996'da 53. Hükümette Adalet Bakanı,
54. Hükümette İçişleri Bakanı olarak görev yaptı.

Emniyet Genel Müdürü, Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı olarak görev yaptığı bu dönem, ülkenin var olma mücadelesini yaptığı zor bir dönemeçti.

1999 ve 2002 seçimlerinde Elazığ’dan bağımsız milletvekili adayı oldu. Elazığlıların teveccühü ile millete dayalı siyasetin örneğini tüm Türkiye’ye göstererek, iki dönem üst üste Elazığ’dan Bağımsız Milletvekili oldu.

14-15 Aralık 2002 tarihleri arasında yapılan DYP 7. Olağan Kongresi’nde ilk turda salt çoğunluğu sağlayarak Doğru Yol Partisi'nin yeni Genel Başkanı seçildi.

Ağar, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde partisinin yüzde onluk ülke barajını aşamaması üzerine genel başkanlık görevinden istifa etmiştir. 

29 Ocak 2018 Pazartesi

Asaf Savaş Akat

Asaf Savaş Akat, 3 Şubat 1943 tarihinde Ankara’da doğmuştur. Annesinin adı Adalet Akat’dır. İstanbul Levent İlkokulundan 1954 yılında mezun olduktan sonra bir yıl ABD’de ortaokul seviyesinde Kaliforniya, Redondo Beach kasabasında Redondo Union okulunda eğitim gören Akat, İstanbul’a dönerek Galatasaray Lisesi’nden 1962 yılında mezun oldu. 

Üniversite eğitimine İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde başladı, 1966 yılında bitirdi ve daha sonra 1968 yılında üniversite öğrenimini İngiltere Norwich’de İngiltere East Anglia Üniversitesinde master eğitimini tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde doktora yaptı. AFS, AIESEC, OECD ve ABD bursları ile aralıklarla çeşitli ülkelerde eğitim, staj, kurs ve sertifika programlarına katıldı.

Asaf Savaş Akat, 1966 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistanlık görevine başladı, 1973’te doçent oldu. Aynı üniversitede ve Marmara Üniversitesinde öğretim üyeliği, İstanbul School of International Studies’de akademik kurul üyeliği yaptı. 1970 yılında Londra Ekonomi Üniversitesi’nde ziyaretçi olarak araştırma yaptı. 

1974 yılında Devlet Güvenlik Akademisi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1980 yılında da İstanbul Üniversitesi’nde profesör oldu. 1996-1998 yıllarında Bilgi Üniversitesi Rektörlüğü görevini üstlendi. Halen aynı üniversitede öğretim üyesidir.

Asaf Savaş Akat, akademik yaşamının yanı sıra iş yaşamında da önemli görevler aldı. 1982’den 1992’ye kadar sırasıyla Kavala Şirketler Grubu Başkan Danışmanı, Çatı İnşaat Şirket Ortağı ve Yönetim Kurulu Üyesi, Kavala Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Üyesi, Kavala Yatırım Yönetim Kurulu ve Yürütme Kurulu Üyesi, İMTAŞ Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı, Eczacıbaşı İlaç Yürütme Kurulu Danışmanı ve Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştı.

Royal Economic Society ve TÜSİAD’a da üye olan Akat, Bilgi Üniversitesi rektörlüğü ve Ekonomi Bölümü’nde öğretim üyelikleri (1996-1998) görevinin ardından NTV televizyon kanalında Ekodiyalog adlı ekonomi programına katıldı ve önce Sabah, sonra Vatan gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

Demokratik Sol Parti’nin ilk zamanlarında adı geçse de, daha sonra Sosyal Demokrat Halkçı Parti’ye katıldı. 1993 yılından sonra görüş değişikliği yaşamasıyla Cem Boyner’in öncülüğündeki Yeni Demokrasi Hareketi içinde kurucular arasında yer aldı.

Akat’ın çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış çok sayıda makale ve yazısı vardır. Ayrıca, yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda konferans, seminer ve söyleşi yapmış; radyo ve televizyon programlarına katılmıştır. 1994 yılında Sabah gazetesinde başladığı köşe yazarlığını Vatan gazetesinde sürdürmektedir. Ayrıca, 1995’ten bu yana haftalık Para dergisinde köşe yazıları yazmakta, 1999’dan bu yana da NTV’de Deniz Gökçe, Mahfi Eğilmez, Ege Cansen ve Taner Berksoy ile birlikte Ekodiyalog programını yapmaktadır.

Çok iyi İngilizce bilen Akat, aynı zamanda Türkiye Simultane Tercümanlar Derneği kurucu üyesi ve bazı sosyal kurum ve kuruluşların üyesi olup 1984 yılında “Alternatif Büyüme Stratejisi” adlı kitabıyla Sedat Simavi Vakfı Ödülü kazanmıştır.

Asaf Savaş Akat, Terakki Vakfı yöneticilerindendir ve Galatasaray Spor Kulübü üyesidir.

Asaf Savaş Akat’ın ilk eşi Halid Ziya Uşaklıgil’in torunu gazeteci, yazar Emine Uşaklıgil idi. Boşandılar. Asaf Savaş Akat, şimdi ikinci eşi sosyolog Nilüfer Göle ile evlidir.

Kitapları :
1975 – İktisat İlmi ve İktisat Siyaseti: Genel İlkeler
1975 – İktisat İlmi ve İktisat Siyaseti: Mikro Teori
1980 – İktisadi Analiz
1984 – Alternatif Büyüme Stratejisi
1991 – Sosyal demokrasi gündemi
2004 – İdris Küçükömer’in Mirası (Sanal Kitap)
2009 – İktisadi Analiz
2016 – Sivil Toplum Uç Beyi İdris Küçükömer

Aydın Boysan

Aydın Boysan, İstanbul doğumlu olmasına karşın aslen Rizelidir. Öğretmen Nevreste Hanım ile muhasebeci Esat Boysan’ın oğludur.

1939 yılında Pertevniyal Lisesi'ni, 1945’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Mimarlık Bölümü’nü) bitirdi. Mesleğini 1999’a kadar ara vermeden sürdürdü. Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. 1945 yılında başladığı mimarlık mesleğine 2000 yılına kadar fiilen devam eden Aydın Boysan, mimar olarak çalıştığı 55 yıl boyunca 1.5 milyon metrekare bina tasarlamıştır.

1957-1972 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders verdi. Ulusal ve uluslararası mimarlık yarışmalarında ödüller kazandı. Kendi kitaplarını basmak için Bas Yayınları’nı kurdu. Aralıksız olarak on yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı.

Aydın Boysan ünlü rakı yudumlama ritüelinde bütün tiryakilere örnek olacak bir metodoloji sergiler. Ona göre rakının hazzını artırmak için adım adım şöyle bir yol izlenmelidir:
"Bardağa ya da adı kadeh ise, ona, önce rakı dökülmez, önce soğuk su sonra soğuk rakı dökülür. İyi karışma böyle sağlanır. Böylece içmeye ciddi olarak hazırlanmış kadeh, önce ağza götürülmez, burna götürülerek koklanır. Derin nefes çekilir.

Daha sonra demci, arkasına yaslanarak bardağı ağzına yavaşça yaklaştırır ve önce mutlaka yarım yudum alıp hemen yutmaz... Ağzında yavaşça dolaştırıp, dişleri arasından ciğerlerine hava çeker. Amaç, mideden önce akciğerlerin de şölenden nasibini almasını sağlamaktır.

Alınacak ikinci yarım yudumdan sonra arkaya yaslanarak kafa hafiften yukarı kaldırılır, bütün yudum çok yavaş ve kibarca yutulur. Yutar yutmaz da oturulan yerde, helezoni olarak yavaşça sallanılır. Bu hareketin ciddi amacı, rakının mide borusundan helezoni olarak inmesini sağlamak, yani yolunu uzatmaktır. Bu hareket, fizik kanunlarının bir gereğidir.

Çünkü Bektaşilere göre, rakının bedene en çok zevk verişi, gırtlaktan mideye inişi sırasındadır. Bu yol helezoni olarak uzamalıdır ki, demcinin zevki artsın.
Herkes bilir: Develerin boynu çok uzundur. Bu nedenle yolda yürüyen Bektaşi, bir deve görünce kıskanmış ve Vay anam! Ne güzel içer bu yahu! demiştir."

Aydın Boysan Şerefe

Yumruk mezesi 
Eski İstanbul sokaklarında gezinen ayaklı meyhanelerden bir küçük kadeh rakı alan işret erbabı, ayaküstü bir-iki yudumda işini görür, sonra elinin tersiyle ağzını silerdi. Bu hareket argoya yumruk mezesi adıyla yerleşti.

04 Ocak 2018 Renkli kişiliği ile tanınan mimar ve gazeteci Aydın Boysan organ yetmezliği sonucu Ulus'taki evinde hayatını kaybetti. 

Ayfer Tunç

Ayfer Tunç (d. 1964, Adaρazarı), Türk yazar.

Eɾenköy Kız Lisesi'ni ve İstanbul Üniveɾsitesi Siyasal Bilgileɾ Fakültesi'ni bitiɾdi. Üniveɾsite yıllaɾında çeşitli edebiyat ve kültüɾ deɾgileɾine yazılaɾ yazmaya başladı. Edebiyat üzeɾine ilk yazılaɾını 1983 yılından itibaɾen çeşitli deɾgileɾde yayımladı. 1989 yılında gazeteciliğe başladı. 

Sokak deɾgisinde, Güneş ve Yeni Yüzyıl gazeteleɾinde çalıştı. 

1989 yılında Cumhuɾiyet Gazetesi'nin düzenlediği Yunus Nadi Öykü Aɾmağanı'na katıldı, Saklı adlı öyküsüyle biɾincilik ödülü aldı. 

1999-2004 yıllaɾı aɾasında Yaρı Kɾedi Yayınlaɾı'nda yayın yönetmeni olaɾak göɾev yaρtı. 

2001 yılında yayımlanan Biɾ Maniniz Yoksa Annemleɾ Size Gelecek-70'li Yıllaɾda Hayatımız adlı yaρıtı, 

2003 yılında altı Balkan ülkesinin katılımıyla düzenlenen Balkanika Ödülü'nü kazandı ve altı Balkan diline çevɾilmesine kaɾaɾ veɾildi. 

2003 yılında Sait Faik'in öyküleɾinden haɾeketle yazdığı Havada Bulut adlı senaɾyosu filme çekildi ve TRT'de gösteɾildi. sozkimin.com Çeşitli gazete ve deɾgileɾde yazmayı süɾdüɾmekte ve kitaρlaɾı Can Yayınlaɾı'nca yayımlanmaktadıɾ. 

Aliye ve Binbiɾ Gece dizileɾinin senaɾyolaɾını biɾ senaɾyo ekibiyle biɾlikte yazmıştıɾ.

Necmettin Sadak

1890 de Isparta'da doğmuştur. Sadık Şihabeddin beyin oğludur. İlk öğrenimini Edirne'de orta öğrenimini İzmir ve Konya İdadilerinde yapmış ve babasının mahkeme başkanı olarak İstanbul'a tayini üzerine Mektebi Sultani (Galatasaray) ye girmiş, 1910 da bu mektebi bitirerek yüksek tahsilini Lyon Üniversitesinde yaparak 1914 de yurda dönmüş, Maarif Nezareti tercümanlığında, sonra Telif ve Tercüme Dairesi Mümeyyizliğine tayin olmuş, 1916 da İstanbul Darülfünunu İçtimaiyat Müderris Muavinliğine sonra Ziya Gökalp'den boşalan İçtimaiyat Profesörlüğüne getirilmiş ve 1928 de Sivas Milletvekili seçilmiştir.

1932 de Cenevre'de Silahların bırakılması konferansında, 1936 da Montreux Boğazlar Konferansında ve Milletler Cemiyetinde Türkiye Delegesi olmuştur.

16.01.1949 da Dışişleri Bakanı olmuş ve Demokrat Partinin iktidara geçmesi üzerine de 22.05.1950 tarihinde Dışişleri Bakanlığından ayrılmıştır.

21 Eylül 1953 tarihinde vefat etmiştir.

Malik Yolaç

Malik Yolaç; 1922 yılında Malatya’da dünya gelmiştir. Mesleği Türk Siyasetçisidir. Evli ve bir çocuk babasıdır. Mutlu bir birlikteliği vardır. Çocukluk yılları hiçte sıkıntılı geçmemiştir varlıklı bir ailede büyümüştür ve ekonomik açıdan hiçbir sıkıntısı olmamıştır. Siyasetçilik dışında Armatörlük ve Gazetecilik mesleklerini yaptı.

Ortaöğretim öğrenimini koyu Fenerbahçeli olmasına rağmen İstanbul Galatasaray Lisesinde tamamlamıştır. Küçükken çok yaramaz olan Çelik; “Liseyi bitirdik bitirmesine ama biraz bokslu bitti” kelimelerini kullandı. Bu kavgaların Fenerbahçe yüzünden olmadığını dile getirdi. İnsanlar çaba göstererek siyasete girerler Çeliğin kendisinin çaba göstermeden girdiğini dile getirdi. 1961 seçimlerinde AP den İstanbul Milletvekili olmuştur.

Meclise girdikten sonra bağımsızların başkanı olmuş ve onları yönetmiştir. Malik Yolaç 25 Aralık 1963’te kurulan 10. İnönü Hükümetinde Devlet Bakanlığı yapmıştır. Günümüzde siyasetten uzak durmaktadır. Ailesi ile şuanda mutlu bir hayat yaşamaktadır. Oğlunun okuması için elinden geleni yapacağını dile getiren Çelik okumak çok güzel bir şey herkes okumalı dedi. Siyaset hayatındayken farklı  görevler üstlenmiş ve hepsinin üstünden başarılı bir şekilde gelmiştir. Malik Yolaç’a bundan sonraki hayatında başarı ve mutluluk diliyoruz.

Caner Taslaman

Caner Taslaman, ilk, orta ve lise eğitimini doğduğu şehir olan İstanbul'da bitirdi. Kimya mühendisi bir annenin ve doktor bir babanın oğlu olarak küçük yaşlardan itibaren doğa bilimleri ile ilgilendi. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde üniversite eğitimini tamamladı. Üniversite eğitimi sırasında antropoloji, din sosyolojisi, bilgi sosyolojisi gibi alanlarla ilgilendi.

Marmara Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri bölümünde, Big Bang Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle yüksek lisans, Evrim Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yaptığı teziyle doktora derecesini kazandı. Daha sonra ise Kuantum Teorisi'nin felsefe ve teoloji ile bağlantısı üzerine yazdığı kitapla doçent oldu, yine bilim-felsefe-din üçgenindeki çalışmalarıyla profesörlük derecesini de aldı.

Ayrıca "Küreselleşme Sürecinde Türkiye'deki İslam" çalışmasıyla ikinci doktorasını İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakultesi'nde tamamladı. İlk olarak Tokyo Üniversitesi'nde daha sonra Oxford Üniversitesi'nde post doktora çalışmaları yaptı. Harvard Üniversitesi'nde ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir akademisyen olarak bulundu. Son dönemdeki çalışmalarında ve yurtdışında bulunduğu üniversitelerde en çok odaklandığı konu modern bilim-felsefe-din ilişkisi olmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde profesör öğretim üyesidir.

Bilim-Felsefe-Din İlişkisi, Küreselleşme ve İslam, Kuran ve Bilim, Din Felsefesi, Bilim Felsefesi, Fizik Felsefesi ve Biyoloji Felsefesi en çok ilgilendiği alanlardır.
Türkçe, İngilizce ve Boşnakça olarak yayımlanmış kitapları ve makaleleri bulunan Taslaman, şu anda 'modern bilim, felsefe ve din ilişkisi' ile 'küreselleşme ve İslam' konuları üzerinde çalışmalarda bulunmakta ve özellikle "Küreselleşme ve İslam", "hurafeler ve din", "Kuran ve bilim", "Türk halkının din algısı", "modern fiziğin felsefi ve teolojik sonuçları", "din felsefesi", "bilim felsefesi", "biyoloji felsefesi" ile özellikle ilgilenmektedir. Çeşitli televizyon ve radyo programlarında, din ve bilim tartışmaları üzerine görüş bildirmektedir.


KİTAPLARI:
* Bin Bang ve Tanrı
* Evrenden Allah'a
* Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı
* Kuantum Teorisi, Felsefe ve Tanrı
* Küreselleşme Sürecinde Türkiye'de İş
* Modern Bilim, Felsefe ve Tanrı

Albert Camus

ALBERT CAMUS, 1913 yılında Cezayir’de dünyaya geldi. Cezayir Üniversitesi’nde sürdürdüğü felsefe öğrenimini sağlık nedenleriyle yarıda bıraktı. 1938’de Paris’e gitti, ilk yapıtları Tersi ve Yüzü ve Düğün bu dönemde yayımlandı. 

Edebiyat dünyasına asıl girişini, 1942’de yayımlanan Yabancı adlı romanı ve Sisifos Söyleni başlıklı felsefi denemesi belirledi. Birbirini tamamlayan bu iki yapıtta, varoluşçu izler taşıyan “saçma” felsefesini geliştirdi. 

Başkaldıran İnsan, Yaz, Sürgün ve Krallık isimli eserleriyle hem edebiyat hem de düşünce alanlarında yetkinliğini kanıtladı. Mutlu Ölüm ve İlk Adam adlı romanları ölümünden sonra yayımlandı. 

1957’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülen ve bugün XX. yüzyıl edebiyat ve düşünce dünyasının en önemli adlarından biri kabul edilen Albert Camus, 1960 yılında bir araba kazasında yaşamını yitirdi.

Ahmet Akgündüz

1955 yılında Diyarbakır’ın Çüngüş kazasına bağlı Malkaya köyü’nde doğdu. İlkokulu köyde tamamlayan Akgündüz, Gaziantep İmam-Hatip Lisesi’ni ve Gaziantep Lisesi fen bölümünü bitirdi. 1980 yılında Erzurum Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden; 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne Hukuk Tarihi Araştırma Görevlisi olarak giren Akgündüz, 1983 senesinde Mastırını ve 1986 senesinde de “İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi” adlı teziyle doktorasını tamamladı. 1987 senesinin Kasım ayında Hukuk doçenti olan Akgündüz, aynı yıl Konya selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne “Hukuk Tarihi ve İslam Hukuku Doçenti” olarak tayin edildi. 

1986-1991 yılları arasında Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Uzman Müşavir ve Devlet Arşivleri Danışma Kurulu üyeliği sıfatlarıyla araştırmalarda bulunan Akgündüz, 1993 Eylül’ünde Dumlupınar Üniversitesi’ne Hukuk Profesörü olarak atandı. Ekim 1993’ de aynı üniversiteye bağlı Bilecik İktisadi ve İdari bilimler Fakültesi’ne Dekan olarak tayin olunan Akgündüz, aynı zamanda Osmanlı Araştırmaları Vakfı Mütevelli Heyet Başkanıdır. 1997-1998 ders yılında Princeton Üniversitesi’nde misafir Profesör olarak araştırmalarda bulundu. Arapça, İngilizce ve Farsça bilmektedir. Evli ve iki çocukludur.

Adonis

Adonis (Ali Ahmed Said Eşber'in takmaadı) günümüzde yaşan Arap şairlerinin en büyüğü olarak kabul edilmektedir. Takmaadı döngüsel yenilenmenin sembolü olan Fenikeli tanrıya gönderme yapmaktadır. 1930 yılında Suriye'nin kuzeyindeki bir dağ köyünde doğan Adonis'e, okuryazar bir köylü olan babası şiiri sevdirir. 1947 yılında komşu şehre gider ve orada Suriye cumhurbaşkanı Şükri el-Kuvvetli'yle karşılaşır.

O dönemde on iki yaşında olan Adonis kendi yazdığı şiiri okuyarak kalabalığı etkiler. Başkan ona bir burs vermeye karar verir. Tartus'daki Fransız lisesine gider. 1954 yılında Şam'daki Suriye Üniversitesi'nden diplomasını alır (felsefe diploması). İlk şiirlerini on yedi yaşında yazar. Şiirlerini topladığı Şamlı Mihyar'ın Ezgileri 1961 yılında yayımlandığında modern Arap şiirinin kurucu eylemlerinden biri olarak görülür. Eserinin 1983 yılında yayımlanan Fransızca tercümesi, Adonis için dünya çapında tanınmasının başlangıcına işaret eder.

1955 yılında, Suriye'nin neredeyse bütün Ortadoğu'ya yayılmasını savunan bir parti olan Suriye Halk Partisi'ne mensup olmaktan altı ay hapse atılır. 1956'da serbest kalmasının ardından Beyrut'a kaçar ve orada 1957 yılında, Suriye-Lübnanlı şair Yusuf el-Khal'la birlikte Şi'r (Şiir) dergisini çıkartır. Derginin amacı Arap şiirini kısıtlayan çemberinden çıkarmak ve yabancı etkilere açmaktır. 1968 yılında Mavakif (Tutumlar) dergisini kurar. Bir özgürlük alanı ve şiirin "yapısını parçalayan" bir yenilenme laboratuarı olma iddiasındaki dergi Arap dünyasında hemen yasaklanır.

Adonis bu dergide Baudelaire'i, Henri Michaux'yu, Saint-John Perse'i Arapçaya ve Ebul Ala el-Maari'yi de Fransızcaya çevirir. Adonis, çağdaş Arap şiirini, muhteşem geçmişine dayanarak ve Batı şiirinin zenginliğine bakarak yenilemeye çalışır. Lübnan'daki iç savaşın ardından 1980 yılında Lübnan'dan kaçarak 1985'ten itibaren Paris'e sığınır.


Günümüzde, sayısız yankı bulan Adonis'in şiiri sesini uzamın ve zamanın hudutları ötesine taşımaktadır. Fransızcaya çevrilmiş eserleri arasında şunları sayabiliriz: Chants de Mihyar le Damascène (Poésie-Gallimard, 1983); Le temps des villes (Mercure de France, 1900); Mémoire du vent (Poèmes 1957-1990) (Poésie-Gallimard, 1991); La Prière et l'Épée: essai sur la culture arabe (Mercure de France, 1993); Tombeau pour New York (Sindbad-Actes Sud, 1999).

Abdurrahman Kasapoğlu

Hayat Hikayesi

Abdurrahman Kasapoğlu 1966 yılında Samsun'un Terme ilçesinde doğdu.

1990'da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu.

1995 yılında İnönü Üniv. Darende İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Araştırma Görevliliğine atandı.

1996'da doktorasını tamamladı.

1997 yılından bu yana aynı fakültede öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Makaleleri:

  • Kuran’da İman Psikolojisi Yalnızkurt Yayınları, İstanbul, 1997
  • Kuran’da İnsan Psikolojisi Yalnızkurt Yayınları, İstanbul, 1997.
  • Kuran’da İbadet Psikolojisi İzci Yayınları, İstanbul, 1997
  • Kur'an-ı Kerim ve İletişim Nursan Yayınları, İstanbul, 2000
  • Haset Yeni Dünya Dergisi, sayı: Şubat / Mart, 2001
  • Kuran’da İnsan Nursan Yayınları, İstanbul, 2002
  • Psikolojik Kur'an Terimleri Atlası I-V Tıpkı Basım, Malatya, 2003
  • Kuran’a Göre Vicdanın Kaynağı ve İşlevleri Akademik Araştırmalar Dergisi, sayı: 18 s. 131–162, 2003
  • Kuran’da İhtiyarlık Çağının Değerlendirilişi, Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 7, sayfa: 213–232, 2003
  • Bir Dini Tecrübenin İfade Simgesi: Rükû Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 9, s. 255–279, 2003
  • Ensest Tabusu ve Egzogami Kuralının Kuran’daki Yansımaları Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 1, sayfa: 5–15, 2003
  • Kuran’ın İffet Anlayışı -Batılı Cinsel Ahlâk Anlayışlarıyla Bir Mukayese- Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 4, sayfa: 5–25, 2003
  • Kuran’ın Amaçları Açısından Tatma Duyusuna Bir Bakış EKEV Akademi Dergisi, sayı: 18, s. 89–104, 2004
  • Doğal Dinî Kabiliyet Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 10, s. 143–155, 2004
  • Allah'ın Bal Arısına Vahyi -Bal Arısında İçgüdüsel Davranışlar- Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 11, s. 229–241, 2004
  • Şüphe İnkâr İlişkisi Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 1 s. 57–116, 2004
  • Kuran’da Evlilik Terapisi -Günümüz Psikolojisinin Verileri ve Uygulamalarıyla Bir Mukayese- Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 2, s. 37–74, 2004
  • Kuran’da İki Zıt Karakter: Şuhh (Bencillik) ve Îsâr (Özgecilik) Akademik Araştırmalar Dergisi, sayı: 21, s. 125–147, 2004
  • Bir Karakter Bozukluğu ve Zihinsel Yetersizlik Olarak Sefihlik Tabula Rasa-Felsefe&Teoloji, sayı: 12, 2004, s. 90–104.
  • Kuran’da Eşler Arası İlişki Hakkında Önemli Bir Kavram: Sükûn -Eşler Arasında Cinsel ve Duygusal Eğilim- Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 4, 2004,
  • Kuran’da Kıssa Terapisi -Hz. Peygamber'in Kıssalardan Terapi Amaçlı Yardım Alması- Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 2, 2004, s. 69–80.
  • Kuran’ın Amaçları Açısından Uyku Hakkında Bir Değerlendirme Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 4, 2004, s. 45–77.
  • Kuran’da Koşullandırma Yoluyla Öğrenme -Hayvanların Koşullandırılması- Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 3, 2005, s. 57–71.
  • İnsanın Çaresizliği ve Fıtratın Uyanışı Kelâm Araştırmaları Dergisi, sayı: 1, 2005, s. 61–90.
  • Kuran’da Kardeş Kıskançlığı ve Eğitimi -Kabil ile Habil ve Hz. Yusuf ile Kardeşleri Örneği- Fikir Dünyası: Düşünce Dergisi, sayı: 3, 2005, s. 174–198.
  • Psiko-Sosyal ve Metafizik Açıdan Kumar Tabula Rasa: felsefe-teoloji, sayı: 13, 2005, s. 187–204.
  • Dinsel Şüphe Kelâm Araştırmaları Dergisi, sayı: 2, 2005, s. 65–82.
  • Bir Dinî Tecrübe Olarak Kuran’da Huşu Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 15, 2005, s. 177–190.
  • Yasak Yiyecekler Dinde Ne Anlama Geliyor? —Kuran’ın Öğretileriyle Diğer Dinsel Uygulamalar Arasında Bir Mukayese- EKEV Akademi Dergisi, sayı: 24, 2005, s. 135–154.
  • Bir Dinî Tecrübe ve Sembol Olarak Kıbleye Yönelme Diyanet İlmi Dergi, sayı: 4, 2005, s. 29–48.
  • Kuran’a Göre Umutsuzluk İnkâr İlişkisi Tabula Rasa: Felsefe-Teoloji, sayı: 14, 2005, s. 129–149.
  • Kuran’a Göre Çocuklar Arasında Cinsiyet Ayrımcılığı -Kız Çocuklarına Karşı Tutumlar- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 10-1, 2005, s. 75-96.
  • Kuran’da Terapötik Boşanma Bilimname Düşünce Platformu, sayı: 9, 2005, s. 75–87.
  • Abdestin Sembol ve Dinî Tecrübe Boyutu Diyanet İlmi Dergi, sayı: 4, 2006, s. 93–108.
  • Atatürk'ün Kur'an Kültürü İlgi Yayınları, İstanbul, 2006.
  • Yusuf ve Züleyha Açısından Kuran’da "Nefs-i Emmâre" Kavramı -Freud'un "İd" Kavramıyla Bir Mukayese- Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 17, 2006, s.
  • İnkâr ve Acelecilik Karakteri Kelâm Araştırmaları, sayı: 1, 2006, s. 91–112
  • Empati ve Sempati Olgusuna Vurgu Yapan Bazı Ayetler Bilimname: Düşünce Platformu, 2006, sayı: 10, s. 33–61.
  • Kuran’da Alaycı İnsan Karakteri Fikir Dünyası Düşünce Dergisi, sayı: 4, 2006, s. 187–225.
  • İletişimde Kaynağın Güvenilirliği -İlâhî Mesajın Kaynağı Konumundaki Peygamberlerde Güvenilirlik Esası- Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 7, 2006, s. 125–147
  • Kuran’da Hayvan Davranışlarına Benzetilen İnsan Karakterleri Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 11–1, 2006, s. 47–75.
  • Carl Gustav Jung'un Kehf Suresi Tefsiri Mengüceli Yayınları, Malatya, 2006.
  • Kuran’da Tağyir Olgusu -Bireysel ve Toplumsal Değişme- EKEV Akademi Dergisi, sayı: 27, 2006, s. 51–64.
  • Kuran’da "Üsve-i Hasene" Kavramı -Model Alma Yoluyla Öğrenme- Diyanet İlmi Dergi, sayı: 3, 2006, s. 33–48.
  • Kuran’da "İftira" -Sebepleri Sonuçları ve Eğitimi- Tabula Rasa Felsefe&Teoloji, sayı: 115–15, s. 231–253, 2006
  • Gelişim Psikolojisi Açısından Kuran’da "Bulûğ" Olgusu Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: X/2, 2006, s. 275–298.
  • Kuran’da "Gıybet" Olgusu -Bir Davranım Bozukluğu Olarak Dedikodu ve Korunma Yolları- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 11/2, 2006, s. 51–70.
  • Kuran’da Anne Çocuk İlişkisi -Çocuğun Doğumdan Sonraki İlk Gelişim Evresi- EKEV Akademi Dergisi, sayı: 30, 2007, s. 85–102.
  • Kuran’da Oruç Psikolojisi Diyanet İlmî Dergi, sayı: 1, 2007, s. 51–76.
  • Kuran’a Göre Cimrilik -Sebepleri Zararları ve Eğitimi- Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: XI/2, 2007, s. 329–364.
  • Kuran’a Göre Korunmaya Muhtaç Çocuklar Fikir Dünyası Düşünce Dergisi, sayı: 5, 2007, s. 171–203.
  • Namazda Kur'an Kıraati -Dinî Tecrübe Açısından Bir Yaklaşım- İslâmî İlimler Dergisi, sayı, 3, 2007,
  • Kuran’da Ümit-İman İlişkisi Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 18, 2007, s. 155–176.
  • Kuran’da Psikolojik Savaş EKEV Akademi Dergisi, sayı: 33, 2007, s. 95–106.
  • Kuran’da Affetme Olgusu -İnsanların Birbirlerini Affetmeleri- Diyanet İlmî Dergi, sayı: 4, 2007, s. 7–30.
  • İslâm'a Göre Evlilikte Eşler Arasında Uyum Sorunu -İnanç ve Ahlâk Uyumu- Bilimname Düşünce Platformu, sayı: 12, 2007, s. 137–161.
  • Kuran’a Göre Ailenin Din Eğitimi Görevi -İman ve İbadet Eğitimi- Diyanet İlmî Dergi, sayı: 2, 2008, s. 7–26.
  • Hz. Musa Kıssasında Korku Fenomeni Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, sayı: 1, 2008, s. 101–151.
  • Kur'an Açısından Fatalizm -İnkârcıların Bir Tutumu Olarak Kadercilik- Hikmet Yurdu Düşünce-Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, sayı: 1, 2008, s. 87–107.
  • Kişilik Eğitimi Açısından Hac İbadeti Diyanet İlmî Dergi, sayı: 1, 2008, s. 93–126.